5 Doğum Fotoğrafçısına Bu İşin A, B, C'sini Sorduk!

Bebeğine kavuşacağın an gitgide yaklaşıyor! Bu anların kalıcı olacağı doğum fotoğrafları çektirmeye karar verdin ama öğrenmek istediklerin mi var?

Öyleyse bu soruları bir bir ortadan kaldıralım! Anneysen’in her biri alanında uzman 5 doğum fotoğrafçısına, merak ettiğin tüm soruları sorduk ve birbirinden faydalı cevaplar aldık!

Eğer arayıştaysan Doğum Fotoğrafçıları kategorimizden sanatçılarımızın profillerini inceleyebilir ve kendileriyle iletişime geçebilirsin.

1- Doğum fotoğrafı çektirmek için ne kadar süre önceden rezervasyon yaptırmak gerekiyor?

Neşe Kübra: Muhtemel doğum tarihinden 1 ay önce.

Neş'e Kübra Photography

Aslı Yayla: Kimi aileler son dakika, kimileri ise hamile kalır kalmaz hayalindeki fotoğrafçıyla iletişime geçiyor. Bana göre son trimesterden önce karar verilmeli. Doğum bu, hiç düşünmek istemesek de acil bir durum yaşanabilir. O anda bir de fotoğraf derdine düşmemek için 6. aya kadar karar verilip anlaşma yapılmalı.

Aslı Yayla Bebek ve Doğum Fotoğrafı

Müge Ayangil: Açıkcası bu süre değişmektedir. Genellikle 5-6 ay öncesinden tahmini tarih aralığını belirtip randevu alan oluyor. Bazı anneler ise doğuma son 1 ya da 2 ay kala görüşmeyi tercih ediyor.

Müge Ayangil

Oya Araç: Doğum fotoğrafı çektirmek isteyen ailenin doğumdan en az 3 ay önce rezervasyon yaptırması gerekiyor. Çünkü aynı tarihe başka doğumla çakışmaması gerekiyor.

Oya Araç Doğum Fotoğrafçılığı

Şebnem Eldes: Tercihen 35-36. haftalarda ailelerin fotoğrafçısını belirlemiş ve anlaşmış olmasında fayda var.

Şebnem Eldes

2- Anne adayıyla fotoğraf çekiminden önce yüz yüze görüşme yapılıyor mu?

Neşe Kübra: Evet. Ancak hamilelik süreci meşakkatli olduğu için anne adayı görüşmeye uygun değilse telefonda ve mail ortamında gerekli tüm bilgileri detayları ile aktarıyorum.

Aslı Yayla: Böyle bir kural yok. Ancak görüşüp tanışmak isteyen aileler oluyor. Açıkçası ben de tanışmaktan büyük zevk duyuyorum.

Müge Ayangil: Benden randevu alan annelerin % 99’u direkt telefonda görüşüp, tarih aralığını belirtip randevu almaktadır. Görüşmeye pek ihtiyaç duymuyorlar.

Oya Araç: Hayır böyle bir şart yok. Ben çoğu anneyle doğumun olduğu gün tanışıyorum. Ama öncesinde mutlaka telefonda görüşüyoruz.

Şebnem Eldes: Yüz yüze görüşme tamamen ailenin tercihine bağlı. Eğer anne kendini daha iyi hissedeceğini düşünüyorsa görüşme talep edebilir.

3- Çekilecek kareler için önceden bir planlama yapılıyor mu? Anne adaylarının bu konuda özel bir talebi oluyor mu?

Neşe Kübra: Doğum, yenidoğan ve hamile çekimlerinin kendine özel bir takım kurguları var. Ancak annenin taleplerini de elbette dikkate alıyorum.

Aslı Yayla: Her zaman değil ama bu tarz taleplerde bulunan anneler oluyor. Kare şeklinde değil de bazı anlara özellikle odaklanan aileler var. Mesela kardeş buluşmaları, babanın bebeği gördüğündeki ilk duyguları gibi. Aslında onların talepte bulunabilecekleri her türlü çekimi ben zaten yapacak oluyorum.

Müge Ayangil: Artık anne adayları bu konuda çok bilinçli. Mesela benim alanım doğumun olduğu anlar. Bunu bilerek bilinçli şekilde bana gelirler. Zaten o süreci kendilerine anlatıyorum, nelere dikkat ettiğimi belirtiyorum, kendilerinin çok istedikleri bir an var mı diye de mutlaka soruyorum.

Benden genellikle babanın bebeğiyle ilk karşılaşma anını istiyorlar. Bir de nadir olsa da görmek istemedikleri biri olursa doğum öncesi onu belirtiyorlar.

Oya Araç: Ailenin çok özel bir talebi olmuyor. Tüm çekimi bana bırakıyorlar. Bazen gördükleri ve çok beğendikleri bir kare varsa aynısını çekebilir miyiz diye soruyorlar. Tüm çekim doğaçlama geçiyor zaten. Daha yeni doğmuş bir bebek söz konusu olunca plan program olmuyor bizde.

Şebnem Eldes: Benim çekimlerimde bugüne kadar böyle bir talep olmadı doğrusu. Ben mümkün olduğunca en doğal, en yalın halleriyle, doğum hikayesini akışında fotoğraflıyorum. Dolayısıyla da bunu tercih eden aileler benimle irtibata geçiyor.

Mendilleri hazırla: Tüm Dünyada Ortalığı Duygu Seline Çevirecek 12 Doğum Fotoğrafı

4- Doğum türlerine göre süreç değişiyor mu? Ani gelişen, plansız normal doğumlarda süreç nasıl ilerliyor? Bazen doğum anına kadar saatler geçtiği oluyor!

Neşe Kübra: Doğum türleri arasındaki en belirgin fark, hastanedeki buluşma saatimiz oluyor. Çünkü normal doğumda, doğumun başlama ve gerçekleşme saati arasında yaklaşık 5-7 saat arası bir zaman var. Bu etapta aile ile sürekli iletişimde kalıp doğum saati yaklaştığında hastanede oluyorum. Sezaryen doğumlarda ise tarih ve saat belli olduğu için buluşma saatimiz de net oluyor. Bunun dışında akış tamamen aynı.

Böyle bir durumda aileler sancıların başlaması ile beni arıyorlar, bunu daha önceden bilgisini veriyorum (ani durumda ne yapmaları, beni ne zaman aramaları gerektiği gibi) ve açılmanın oranına göre ben de önceden hastanede beklemeye başlıyorum.

Aslı Yayla: Süreç genellikle aynıdır. Doğumdan önce orada olunur, son hamilelik anları, doğum anı, bebeğin ilk ölçümleri, giydirilmesi ve aile çekimleri. Bu çekimlerin arasındaki yaşanan gelişmeler de çekime dahildir.

Günün hangi saati ya da günlerden hangi gün olursa olsun, aileyle anlaşma sağlandıysa o anda orda olmalıyım. Plansızlık sezaryenlerde de olabiliyor. Bebek bazen gece 3’te gelmek isteyebilir, bazen de gece 3’te gelmek istermiş gibi yapıp ertesi gece 3’te gelebilir. Bu noktada süreci iyi bilmek önemli.

Müge Ayangil: Günü alınmış sezaryen doğum her zaman daha planlı şekilde ilerliyor. Normal doğumlarda ise anneyle sürekli olarak iletişim içinde oluyoruz. Doktorlardan gelen planlamaya göre ilerliyorum.

Aileden tek ricam, anne adayının nişanı geldiğinde mutlaka beni haberdar etmeleri oluyor. Gece kaç olursa olsun, beni arayıp sancıların başladığını ve hastaneye gideceklerini bildirmeleri kendi açımdan çok önemli. Sonrasında ise her saat başı iletişimdeyiz. Ortalama 7-8 cm açılma olduğunda yanlarına gitmiş oluyorum.

Oya Araç: Planlı sezaryen tabii ki en kolayı. Doğum tarihi saati belli ve o gün gidip çekimi yapıyorum. Aynı zamanda zorluğu da var. Çünkü sezaryenle doğum yapan annenin anesteziyi atması uzun sürebiliyor. Kimi çok sakin kimi çok agresif olabiliyor ve bu durum çekimi zorlaştırabiliyor.

Fakat normal doğum öyle değil. Bunda da sabırlı olmak gerekiyor.

Şebnem Eldes: Planlı doğumlarda önceden kararlaştırılan gün ve saatte buluşularak doğum sürecini fotoğraflayabiliyoruz. Normal doğumlarda son 4 haftada günün herhangi bir saatinde belki uzun saatler sürecek, belki kısacık birkaç saatte bitecek bir doğum macerasına giriyoruz.

Normal doğumda bence fotoğrafçı sürece çok hakim olmalı. Hastaneye yatış yapıldığı andan itibaren aile ile irtibat halinde olmak gerekiyor. Rahim ağzı açıklığının ne kadar olduğunu takip edip her ihtimale karşı hastanenin yakınına gidip beklemek gerektiğini düşünüyorum. Benim böyle ihtimallerde hastane lobisinde uyumuşluğum çoktur mesela.

5- Çekime giremediğiniz tıbbi durumlar var mı, varsa neler? Hangi durumlarda doğum fotoğrafı çekimi yapılamıyor?

Neşe Kübra: Böyle bir durumla çok şükür karşılaşmadım ancak bebek ve/veya annede beklenmedik bir sağlık durumu olur ise fotoğrafçıyı ameliyathaneden dışarıya çıkarırlar ve çekim yapılamaz.

Aslı Yayla: Çok şükür, böyle durumlarla sık karşılaşmıyoruz. Çünkü gerçekten artık doğumlar çok daha güvenli ve sağlıklı. Annenin veya bebeğin acil müdahale gerektiren ciddi bir problemi olmadıkça sanırım çekim iptal edilmez.

Müge Ayangil: Şimdiye kadar doğuma gidip de giremediğim hiçbir an olmadı. Sadece iki prematüre doğumda oksijen için müdahale edildiği anlarda fotoğraf çekimine ara verdim.

Oya Araç: Ben 8 yıldır doğum fotoğrafçılığı yapıyorum. Aynı zamanda 4 yıldır ülkemizin önde gelen bir obezite ve kanser cerrahisi profesörünün ameliyat fotoğraflarını çekiyorum. Bundan dolayı giremediğim hiçbir doğum olmadı. Sadece tabii ki ölü doğum gibi durumlarda böyle bir şey mümkün olur ve zaten olmalı da.

Doğuma kadar belli olmayan bazı durumlar var. Örneğin bebek sendromlu ve bu doğduğu an anlaşılmış. O anda da zaten insan olarak ve bir anne olarak o bebeğin fotoğrafını çeksem bile anneye vermek ölüm gibi gelir bana. Zaten bebek doğar doğmaz yoğun bakıma alınabiliyor ve fotoğrafları çekilemiyor.

Böyle bir bebeğim olmuştu. Bir anne, kendi inancına göre nasıl doğarsa doğsun kabulüm diyerek hamileliğinde yaptırması gereken hiçbir tarama testlerini yaptırmamış. Bebek, Edwards sendromlu doğdu. Doğum anını çektim tabii bilmeden. Sonrasında bebek yoğun bakıma alındı ve fotoğraf çekimini gerçekleştiremedik. Zaten bebek 40. gün vefat etti.

Şebnem Eldes: Cerrahın ve çocuk doktorunun çekime uygun ortam olmadığını düşünüp izin vermediği durumlar oluyor. Bebek çok erken bir haftada doğuyorsa ya da bilinen/beklenen bir anomalisi varsa, annenin acil cerrahi müdahaleyi gerektirecek bir tıbbi özgeçmişi söz konusuysa izin vermeyebiliyorlar.

6- Hastane yönetimi tarafından doğum fotoğrafçısı olduğunuzu kanıtlamanız için herhangi bir belge isteniyor mu?

Neşe Kübra: Evet. Profesyonel fotoğrafçı olduğunuzu ispat edebileceğiniz bir vergi levhanızı götürmeniz gerek, bir de tabii kimlik. Ben ayrıca kartvizit bırakmaktayım.

Aslı Yayla: Çoğu hastane artık bilinçli. Her fotoğrafçıyım diyeni içeriye almıyorlar ve almamalılar da. Neticede tıbbi bir operasyonu görüntülüyorsunuz. Sağlık ekipleri dışında kimsenin giremediği bir ortam ve siz de onlardan biri olmalı, kurallara uymalısınız. O nedenle profesyonel olduğunuza dair belgeniz olmalı.

Müge Ayangil: İstendiği oluyor. Bence istenmeli de.

Oya Araç: Herkesten mutlaka bir sertifika istenirdi. Hastane yönetimi mutlaka web sitesini inceler, kartvizit ister. Bu işi gerçekten profesyonel olarak yapıp yapmadığını anlamak için. Fakat sürekli gittiğinizde artık hastane sizi tanıyor ve istemiyor.

Şebnem Eldes: Birçok hastane vergi levhası ve/veya doğum fotoğrafçılığı sertifikası soruyor. Ben bunu doğru, daha doğrusu yeterli bir uygulama olarak görmüyorum. Çünkü bu sertifika, bir fotoğrafçının doğum fotoğrafı çekmeyi düşünen kişilere aktardığı bilgilerin olduğu bir eğitime katıldığını gösterir sadece. O fotoğrafçının sterilizasyonu ne kadar bildiği, ne kadarını aktarabildiği ya da aktardığı kişinin bunu ne kadar anladığını göstermez.

Bu eserler çok etkileyici: Dünyaca Ünlü Doğum Fotoğrafçılarından 10 Doğum Fotoğrafı Örneği

7- Çekimler esnasında dikkat edilmesi gereken durumlar neler? (Flaş kullanımı, annenin yarası gibi)

Neşe Kübra: Flaş kullanımı yasak ve zaten ameliyathane ışığı oldukça fazla olduğu için ayrıca bir ışık kullanımına gerek kalmıyor. Masalara asla yaklaşmamamız gerekiyor zaten bu konuda ameliyathane hemşiresi hemen uyarıyor.

Aslı Yayla: Çekimler sırasında dikkat edilecek çok fazla husus olduğunu söyleyebilirim. Annenin mahremiyeti, steril olmak (özellikle eller), bebeğe nazikçe yaklaşmak, doğum esnasında ameliyathane/doğumhane kurallarına uymak, flaş kullanmamak gibi.

Müge Ayangil: Ameliyathanede hiçbir şekilde rahatsız edecek, düzeni bozacak ya da dikkati dağıtacak bir hareket yapılmaması gerekiyor. Annenin doğum için odadan çıkartıldığı andan itibaren flaş kullanımını bırakıyorum. Doğum anı ise benim için olmazsa olmaz andır. Açımı kendime göre ayarlayıp bebeğin ilk anlarını yakalıyorum. Tabii bu durumda annenin ameliyatlı kısmı da fotoğrafta olabiliyor. Benimle çalışan ve çalışacak tüm anneler bunu bilerek bana geliyorlar.

Oya Araç: Tabii ki flaş kullanmıyoruz. Doğal ışık yetiyor bize. Aslında doğum fotoğrafçılığında bir kadının mahremine, en özeline giriyoruz. Kanaması olabiliyor, bebeğini emziriyor, göğüslerini açıyor yanımızda.

Benim kendi etik kurallarım vardır ve kendime yapılmasını istemeyeceğim hiçbir şeyi başkasında yapmam. O mahremiyet sınırını aşmam. Kimsenin yarasını, kanlı görüntülerini çekmem.

Şebnem Eldes: Bence en önemlisi annenin mahremiyetine özen göstermek. Teknik ve estetik olarak flaş kullanımını doğru bulmuyorum. Normal doğumlarda mümkün olduğunca annenin baş tarafında durarak çekim yapmak, sezaryan doğumlarda ise gene mümkün olduğunca high light tekniği kullanılarak detaylar en aza indirilebilir.

8- Doğum fotoğraflarının çoğunlukla siyah beyaz olduğunu görüyoruz. Bunun özel bir sebebi var mı?

Neşe Kübra: Bu tamamen bir tercih. Yani kan görüntüsünün hoş olmayacağı fikrinden dolayı siyah beyaz tercih ediliyor. Fakat kan görünümünü iyi bir Photoshop bilgisi ile tamamen yok edebilirsiniz. Ayrıca annenin yarasını çok yakın plan çekimini yapmak zaten gerekli ve estetik değil.

Aslı Yayla: Ben bazı karelere siyah beyazı çok yakıştırırım ama özellikle doğum anları için böyle bir tercihim yok. Aksine bu muhteşem an yaşandığı gibi görüntülenmeli diye düşünüyorum.

Müge Ayangil: Doğum esnasında çok kanlı olan fotoğrafların siyah beyaz olması daha estetik görünmesini sağlıyor. Genellikle bu sebepten siyah beyaz tercih edilebiliyor.

Oya Araç: Bazı doğumlar çok kanlı oluyor ve bebek mekonyumlu doğuyor. Bu fotoğrafları siyah beyaz yaparak fotoğrafı masum hale getirmek en doğrusu oluyor. Kanlı fotoğrafa bakmak istemiyor çoğu anne. O fotoğrafa anne ve baba bakamayacaksa çekmemin bir anlamı yok.

Şebnem Eldes: Doğum anında genellikle bebeğin yüzü/vücudu çok kanlı olur. Çok hoş bir görüntü olmadığı için pek tercih etmiyoruz doğrusu. Bu yüzden siyah beyaz efekt kullanılır.

Annelerimizin anılarını da okumak ister misin: En Duygusal Doğum Hikayeleri

9- Unutamadığınız bir doğum çekimi anınız var mı?

Neşe Kübra: Belki çok klasik olacak ama her bir doğum çekimi gerçekten çok özel. Her birinin hikayesi çok farklı, hele ki doğum anları tamamen birbirinden farklı gelişiyor. Son günlerde beni çok etkileyen çekimi ise uzun zamandır beklenen ve zor tedavi süreçleriyle olmuş bir bebeğin doğumunda yaşadım. Bebek ile ailenin karşılaştığı ilk an tüm ailenin sanki anlaşmış gibi aynı anda aynı duygu yoğunluğuyla ağlamış olması beni çok etkiledi. Anlatılabilir bir şey değil, o an şahit olmak gerek. Bu kadar büyük bir sevgi yoğunluğu ancak bir melekle karşılaşıldığında olabiliyor.

Aslı Yayla: Bir gece gelen telefonla doğumu hızlı gerçekleşecek bir bebeğim vardı. Ben de hemen hazırlanıp hastaneye doğru yola çıktım. Gittiğimde neredeyse doğumhaneye geçiş yapılacaktı. Ancak birden bebeğin ilerlemesi durdu. Onların çok daha uzun benimse 17 saat beklememin ardından doktor anneyi artık doğumhaneye alma kararı verdi. Ancak beni içeriye almadılar. Çünkü o an orada neler yaşanacaktı, bebeği sağ salim nasıl alacaklardı bilemiyorum. Ben de ailenin geri kalanıyla birlikte dua etmeye başladım.

Birden bebeğin ağlama sesiyle beraber hemşirenin beni içeri alması bir olmuştu. Çok şükür anne de bebek de sağlıklıydı ve çekim yapma şansımız da olmuştu.

Müge Ayangil: İlk çektiğim fotoğraf karesini asla unutamam. Hayatın ne kadar mucizelerle dolu olduğunu, yaşamın insanoğluna verilmiş bir ödül olduğunu ve bunun kıymetini birçoğumuzun bilemediğini hissettiğim doğum anıdır. Hayata bakışımı değiştirdiğim ve en güzel yakaladığım bir fotoğraf karesidir. O an gidecek olan yolumdan vazgeçip asıl yolumda ilerlemem gerektiğini gösteren tesadüfi olayların başlangıcını simgeler.

İkincisi ise ikiz prematüre bebeklerdir. El kadar ikiz bebekler geldiğinde minnacık ellerini gördüğümdeki hislerimi hiç unutmadım.

Oya Araç: Doğumda bebeğin ayağının engelli olduğunu öğrendiğim an doktorla beraber bunu nasıl aileye söyleyeceğini düşündüğümüz anı hiç unutamam. Aileden önce ben öğrenmiştim ve sonrasında çekim için odaya girdim annenin bana sarılarak ağladığı anı hayatım boyunca unutamam.

Bir kez de normal doğum esnasında anneye fotoğraf çekmeyi bırakarak doğum koçluğu yapmıştım. O an o masada yatan her kadını kendi kızımmış gibi görüyorum ve onlara yardım etmek benim boynumun borcu oluyor. Doğumunu ebe gibi ben yürütmüştüm. Tabii ki nefes ve ıkınma tekniklerini ona söyleyerek yardımcı olmuştum. Ertesi gün anne elimi öptü, "Sen olmasaydın ben doğuramazdım." dedi.

Şebnem Eldes: Ben teklifimde ailelere “Hastaneye yatış yaptığınızda saat kaç olursa olsun arayıp beni bilgilendirin lütfen. Sonrasında 5/6 cm açılma olduğunda bir daha arayın ki ben size doğru yola çıkayım.” diye yazıyorum.

Sabaha karşı çalan telefonumda, “Neredesiniz Şebnem Hanım, doğumhaneye gidiyoruz. Yetişemeyecek misiniz?” diye sordulduğunda yataktan fırlamamla, çantamı kapıp arabaya koşma macerası arasında, “ Ama neden hastaneye yattığınızda ya da sonrasında beni bilgilendirmeniz ki?” diye sordum. Cevap olarak “Sizi bilgilendirdim ben, aynen dediğiniz gibi. Hastaneye yattık diye e-mail attım. Sonrasında açılma 6 cm oldu diye bir e-mail daha attım. Ama siz gelmediniz.” dendi.

Bir an kalakalmıştım, nasıl böyle olabilir diye. Sanırım kurumsal hayatın verdiği bir deformasyondu. Sonrasında teklifimdeki açıklamayı; ”Hastaneye yatış yaptığınızda gece saat kaç olursa olsun beni telefon ile arayarak (mesaj/whatsaap/e-mail ile değil) bilgilendiriniz." yazdım.

Bu makaleyi arkadaşlarınla paylaş: