Doğum Sonrası Her Evde Yaşanan 10 Trajikomik Olay

Anne baba olmak şahane bir duygu. Eşi benzeri, tarif edilmesi mümkün olmayan bir his. Her ne kadar hazırlansak, heyecanla beklesek, kitaplar okusak, bizden öncekileri gözlemlesek, arkadaşlarımızın yaşadıklarından kendimize dersler çıkarsak da işte bebekle eve girdiğimiz andan itibaren biz de değişiyoruz, eşimiz de, arkadaşlarımız da, akrabalarımız da. Bazen ne ağzımızdan çıkanlara inanabiliyoruz ne de yaptıklarımıza.

Biz de gerek kendi yaşadığımız gerekse de çevremizde gözlemlediğimiz 10 “güleriz ağlanacak halimize” durumu yazdık. Sadece 10… Yani aslında 100 de yazılır, 1000 de.

Bunlardan kaçını yaşadınız? Hiç olmadı derseniz, kıskanırız yalnız ona göre.

1. En iyi ben bilirim

Eve her gelen ziyaretçinin kendini bebek hemşiresi zannetmesi. “Bu çocuk aç, bu çocuk uykusuz, bu çocuk gazlı…” Teorik bilgilerin yanında, kolları sıvayıp pratiğe de adım atması. Dur ben bir vereyim mamasını, dur ben çıkarayım gazını…

2. Çocuk doyuyor mu?

“Sütün geliyor mu” sorusu karşısında annenin çıldırması. İşin fenası, bunu 19 yaşındaki de soruyor, 89 yaşındaki de. Yani kaçınılmaz. İyisi mi hazırlayın siz kendinizi.

3. O eller yıkandı mı o eller?

Normalde titizlikle yakından uzaktan alakası olmayan bir kadının bile kucağında bebeğiyle hastaneden evine döndüğü andan itibaren hijyen konusunda uzman kesilmesi.

Herkes elini yıkadı mı, bebek eşyası yere düştü mü, biberon sterilize edildi mi, hapşıran ziyaretçi oldu mu… Valla, sonuna kadar haklı! Bebekli eve gelenler bir zahmet dikkat etsinler.

4. Baba mı? O Kim?

Babanın kendini 2,3 hatta 23’üncü sırada hissetmesi. Karısının bir tanesi diye dolaşan eşinin bir anda “annesinin bir tanesi” moduna geçmesi ve bebekten başka bir şey görmemesi. E ama bu da normal değil mi?

5. Seninki benimki tartışması

“Kimin annesi en çok yardım etti?” tartışması. "Benimki yemek getirdi.", "Benimki bugün çocuğu uyuttu da ben dinlendim.", "Benimki ütüleri yaptı.", "Benimki ortalığı topladı." Bu gizli yarış bir gün biter mii acaba?

6. Üşür çocuk üşür

Evin her odasına yerleşen termometre. Oda sıcaklığı nasıl? Bebeğe uygun mu? Yatak odası iyi de peki ya salon? Uyanıp salona geldiğinde üşür mü? Termometreyi odadan odaya gezdirmek yerine çare, her odaya bir termeometre almak.

7. Eşya fazlası

“Bu da lazım olur” denilerek alınan ve bebek bir anda büyüdüğü için bir kere bile giyemediği tulumlar… Hediye de geleceğini düşünmeden alışveriş yapıyoruz. Sonuç: Etiketi üstünde küçülen giysiler.

8. Ye bunu sütün artsın

Anneye süt yapar diye dolapta biriken tatlılar, tatlılar, tatlılar… Hatta elinde çatal annenin peşinden koşan bir büyükanne de düşünebiliriz.

9. Kim ne hediye aldı?

“Kimin akrabası ne kadar hediye getirdi?” tartışması. Bir çeşit nişan-düğün gibi de düşünebiliriz. Çeyrekler bir yere, yarımlar bir yere, tamlar bir yere not edilir ki iade-i ziyaret sırasında aynısı götürülebilsin.

10. Küçük harfle konuşmak

Evdeki sürekli bir “şşşşşşşşş” sesi. “Sessiz ol çocuk uyanacak, televizyonu açma, kapıyı hızlı kapattın, bak gördün mü ağlıyor, tabii ben uyutuyorum sesi yapan sensin, hava hoş sana” cümleleri…

Var mı sizin de eklemek istedikleriniz?

Şebnem Seçkiner