turan16 Annenin Doğum Hikayesi

oğlumla hikayemiz 13 nisanda başladı. sat 28 marttı ama o sabah hamile olduğum hissiyle uyandım. aynı zamanda çok sancım vardı. acile gittiğimde, taş düşürdüğü

Doğum Boyu: 50 cm
Doğum Kilosu: 3220 gr
Doğum Tipi: Sezaryen
Hastane: Çanakkale Devlet Hastanesi
oğlumla hikayemiz 13 nisanda başladı. sat 28 marttı ama o sabah hamile olduğum hissiyle uyandım. aynı zamanda çok sancım vardı. acile gittiğimde, taş düşürdüğümü öğrendim. ilaç kullanmam lazımdı. "ben hamileyim, istemiyorum" dedim. son adetimi sordu doktor, söyleyince inceden alay etti. "yine de test yapalım" dedi. kan testinde beta hcg 0.00 dı. kimse inanmadı bana. o ilaçları içmedim. bol su içerek atlattım o ağrıları.

24 nisan sabahı dayanamadım. evde stokladığım testlerden birini yaptım. tuvalette dua edilir mi bilmiyorum. ama ben en içli dualarımı hep o lanet testlerin başında beklerken tuvalete yaptım. ikinci çizgi silik de olsa belirdiğinde, sevinçten çıldıracaktım. fındığım benimleydi!

26 nisanda kanda 200 küsür çıktı, 28 nisanda 600...hamileydim! ama doktor, 1000i bulmadan kesin bir şey diyemem dedi. o kadar hayal kırıklığımız vardı ki, eşim inanmadı hamile olduğuma...2 hafta geçti. sancılanınca kadın doğuma gittik. karnıma ultrason aletini bastırınca, karşımdaki ekranda gördüm onu. minicik bir kesenin içinde nokta kadardı. ama vardı, benimleydi. doktor hayatımın en güzel haberini verdi. "kalbi atmaya başlamış ANNESİ." annesi...annesi... ben anne olacaktım. ultrason resmi elimde, odadan çıktım, eşime gösterdim. "kalbi atmaya başlamış" dedim...

her şey yolunda gitmişti. çok üzmedi beni. kızım kızım diye severken, 17. haftada oğlumun olacağını öğrendim. hemen alışıverdim karnımı "oğluşum" diye sevmeye. minik erkekim benim. kahramanım...

27. haftada öğlen başlayan sancım düzene girip sıklaşınca doktora gittik. kayseriye sevketti. doğumevine. doğum başlamıştı. riskli gebelik servisinde yattık 3 gün. hep karnımı sevdim, konuştum oğlumla. "daha değil annecim" dedim.1 hafta sonra, doğum için annemlerin yanına geldim. eşim orada kaldı.

37. haftamızda, ilçedeki son kadın doğumcu da istifa edip özele geçince, doktor aramaya başladık. gözümde problem olduğu için sezeryan olmam gerekiyordu. il merkezine devlet hastanesine gittik. 3 ayrı doktorla konuştuk, hiç biri yapmaya yanaşmadı. doğum kendiliğinden başlayıp anne ya da bebeğin hayatı tehlikeye girmeden sezeryana almıyorlarmış. ama benim normal doğumu bekleme lüksüm yoktu ki.. kimse dinlemedi.fakülteye gönderdiler. başlka bir ilçedeydi. o halimle yollara düştük. fakültede hoca yüzüme bile bakmadı. asistanına "hasta senin " dedi. babam hemen çıkardı oradan."bu halinle seni asistana nasıl teslim eder" dedi. özele gittik, mecburen milyaralrı gözden çıkardık, 20 aralığa gün aldık. bu arada ultrason uzmanından, oğlumun plesentasının olgunlaştığını, bebeğin fazla beklemeyeceğini öğrendik.

eşim bunları duyunca sağlık bakanlığını aramış, anlatmış. raporlu eşimi ameliyat etmiyorlar demiş.bizi tekrar devletten aradılar. ameliyatımı başhekim yardımcısı kendi yapacakmış..

16 aralığa gün verdi. 37+4 olacaktım. oğlum 3 hafta ileri görünüyordu zaten. 15 aralıkta eşim geldi.

takvimlerden silmek isteyeceğim günlerin başında geliyor 16 aralık.

akşam 5 gibi alırım demişti. 3 te yatışım yapıldı. saatleri hatırlamıyorum. ama ameliyat önlüğüm giydirildi, sedye geldi, amelyathanenin yolunu tuttuk.

heyecanlı değildim. sevinemiyordum. duygularım donmuştu sanki. hissetmiştim.ailem, kardeşlerim, teyzemler, halamlar, herkes elinde kamera, her saniyemi çekiyorlar...gülümseyemiyordum.

ameliyathane kalabalıktı. daha ilk dakikada "iyi ki sağlık mesleğe gitmemişim" dediğimi hatırlıyorum. epidural sanarken spinal anestezim yapıldı. hızla uyuşmaya başladım, hemen yatırdılar. perdem çekildi. doktorum geldi, herkes nasıl neşeliydi. "sohbet ederek, güle oynaya yapacağız" dedi.müzik açtılar...dokunduklarını hissedince panikliyorum"sakın kesmeye başlamayın, ben hissediyorum!!!!"meğer dokunduklarını hissedecekmişim, acı duymayacakmışım.başımda anestezi teknisyeni, beni kandırıyor:"daha başlamadılar, bir iki test var." "yalancı, kesmeye başladılar"

netten izlediğim sezeryanlarda, 5 dakika sürmeden bebek çıkardı. benim oğlum çıkmadı. çalan parçalardan zamanı ölçüyorum. doktor hiç gülüp oynamadı, sohbet etmedi. ben her şeyi duydum. o paniği, telaşı...ters giden bir şeyler vardı. doktor durmadan "makas makas!" diye bağırıyordu. arada hemşire yetişemeyince, yüzünü önümdeki perdeye siliyordu.
karnıma uyguladıkları baskıdan canım o kadar acıyrdu ki, ağlamaya başladım. bir yandan da kusuyordum. başımda birileri sürekli beni avutuyor, siliyor, yatıştırmaya çalışıyordu. koluma iğne yaptılar. sonradan narkoz olduğunu öğrendim.karnımda bir rahatlama, boşalma hissettim. bebeğim doğmuş olmalıydı. ama...ağlamadı...ses yoktu...hayal meyal kafamı yana çevirdim, bir kadın onu giydiriyordu. kollarını havada gördüm. ohh, yaşıyordu. ama hiç izlediğim gibi olmadı. kucağıma verip öpüp koklatmadılar. kadın yanıma gelip oğlumu hafif bana uzattı, 2 saniye bile değil. "annesi üşümesin " dedi, koşarak çıktı. yine hayal meyal çalan şarkıları sayıyorum. uzun sürdü. çok uzun sürdü.

uzun sürmüştü. 25 dakikaya oğlum, yarım saate ben çıkmıştık...

oğlum, karnımda cenin pozisyonunu almamış. bir eli başının altında, diğeri yüzünün yanındaymış, bacakları açıkmış. doktor kesiyi yaptığında, yüzüyle karşılaşmış ki ensesi olması gerekirmiş. o makas sesleri, kesiyi genişletip ona çıkabileceği pozisyonu vermek içinmiş. doğduğunda, eli mormuş. sesi çıkmamış, ciğerlerindeki suyu atamamış. ameliyattan hemen küveze gitmiş.

ameliyattan yarı baygın çıktığımda oğlumu göremeyeceğimi anlamıştım. ama kardeşim "abla, gördük, çok güzel "deyince umutlandım.odama götürdüklerinde, boş beşiği görünce...yıkıldım. herkes perişan ama bana çaktırmamaya çalışıyorlar.doktor geldi, açıklamayı yaptı. yazdıklarımı anlattı. "35 yıllık doktorum, böyle zor bir ameliyat görmedim" dedi. sakin olmaya çalıştım. dik durmaya...ama... oğlumun kıyafetlerini getirdiklerinde, benim yıkayıp ütüleyip ne hayallerle hazırladığım kıyafetlerini geri getirdiklerinde...ağladım. bağıra bağıra...sonradan dikişlerimi çok acıtacağını bilmeden hıçkırarak ağladım. yenidoğan yoğunbakımındaki hemşire sağolsun resmini çekmeyi kabul etmiş.
o geceyi oğlumun resmine bakarak geçirdim. sabahı zor ettim.doktorum geldi, küvezler alt kattaydı. "ne zaman inebilirim" dedim. "seni biraz fazla kestik, bugün odadan çıkma, ilk kalkışta sadece yataktan kalk, otur, sonra kapıya kadar gidersin" dedi. ben o gün inat ettim, kapıyı, koridoru geçtim maşallah. alt kata indim. tek şansım oğlumun küvezinin tam odanın camının önünde olmasıydı. o cam polikliniklerin koridoruna bakıyordu. koridor boşsa ve o günkü hemşire izin verirse, camın tentesini açardılar, oğlumu görürdüm.

4. gün çocuk doktoru geldi, oğlumu artık ağızdan beslemeye başlamışlar. gün geçtikçe iyileşiyormuş. "ben sütümü vereyim" dedim. "varsa neden olmasın" dedi. ah nereden bileyim ki... hamileyken 5. aydan beri sızıyordu. süt sağma makinesinin başında 15 birine 15 birine yarım saat bekledim. 5 cc zor çıktı. nasıl ağlıyorum... süt mü kalır o kadar strese...damla damla sayarak biriktirdim... 2 saatte bir besliyorlardı oğlumu. o beslenme saatine yetişeceğim diye kendimi paralardım. hiç unutmuyorum. gece 12 de başka bir kadınla süt götüreceğiz. makine benim odamda. geldi, "sen şimdi iki saat uğraşırsın, ben hemen sağıvereyim " dedi. belli etmedim ama nasıl üzüldüm, ezildim... bir de elimde biberon utana sıkıla inerdim yoğunbakıma, hemşire elimdekine bakıp "bu yetmez ki, odanda biriktir getir" derdi...hiç lohusayım demedim. kimseye nazlanmadım. ağrım, sızım, gazım demedim. yoğunbakımla odam arasında mekik dokudum.

4. günün akşamı doktor müjdeyi verdi. "yarın sizinle bebeği gözlem odasına alacağız.siz besleyeceksiniz "dedi.

o gece yatılır mı, uyunur mu, sabah olur mu, oğlumu kucağıma alacağım...

sabah erkenden vücudumu sildim(banyo yasaktı) çamaşırımı pijamamı değiştim. süslendim oğluma. telefonun başına geçtim. çaldığında kalbim duracaktı. " bebek ....nın annesi, kıyafetleri ve bir battaniyeyle gel" dediler. doktor sadece battaniye demişti. kıyafet de istemişlerdi. idrak edemiyordum ama sevinmem gerektiğini biliyordum. resmen uçarak indim. gözlem odası, küvezlerin ve sandalyelerin olduğu bir oda. bebeği küvezden çıkarıp beslesin diye anneye veriyorlar. dış dünyaya uyumlarına bakılıyor. odaya girdiğimde, küvezler boştu. yıkıldım... tam arkamı dönecektim ki, onu duydum...sinirli bir kedi miyavlaması gibiydi...ilerledim, arkamdan hemşire "orada annesi, beşikte " dedi... oğlum iyileşmiş, küvezden tamamen çıkmıştı demek ki...

abartısız, dünyada gördüğüm en güzel şeydi,. bir battaniyeye sarmışlardı. sadece bez vardı altında. kucağıma aldım, hemen arandı...geceden sütümü biriktirmiştim. nasılsa yetmez, emziremem diye. ama içgüdüsel, göğsümü çıkardım. çok şükür hemen tuttu yavrum. Allahın hikmeti, sütüm gelmeye başladı.şoktan ağlayamıyordum bile...ziyan olmasın dediler, biberonu da vermek istedik, almadı oğlum. hemşire "kokunu aldı, artık ne yapsın biberonu" dedi.

o günü ve geceyi o odada geçirdim. bebeğimle...arada yemeğe çıktım uyutup, hemen indim. ertesi sabah doktorumuz geldi, muayenemizi yaptı. bu arada yenidoğan sarılığı olmuşuz ama değer düşükmüş. sorun değil dedi. kendiliğinden geçermiş.

çıkacağımıza inanamıyordum.ama oldu...

o boş beşik doldu çok şükür...


şimdi diyorum ki, iyi ki buradaki doktorlar gitmiş, ben o kadar dolaşıp bu doktoru bulmuşum...genç biri olsa, o ameliyatta paniklese...her şeyse bir hayır varmış.

doğum yapan arkadaşlarım, ben hamileyken " en güzel günlerin, tadını çıkar " derlerdi. hiç öyle hissetmedim. benim hayatım, günüm, gecem, güzelliklerim oğlumla başladı...

iyi ki geldin oğlum, benimlesin...